Hughette Eyüboğlu, kendisi ile çok samimi olmasam da bir çok vesile ile karşılaştığım, kısa sohbetler yaptığımız ve maalesef de, oğlu ve eşinin İstanbul’a gelene kadar, son yolculuğuna uğurlamak için evinden çıkıp cenaze törenine kadar kendisine eşlik ettiğim çok özel bir insan, yakın dostumuz Rahmi’nin annesi, Eşi Sibel’in de kayınvalidesi.
Bunca yıllık dostlarımızdan dinlediğimiz sayısız anı dolayısı ile, kısa kısa da olsa birçok vesile ile kendisi ile karşılaştığım ve konuştuğum kadarı ile kendisini az çok tanıdığımı düşündüğümden, vefatının ardından, Bedri Rahmi’nin evinde karşılaştığım bu kitaptaki anılarını okuma fırsatım hiç olmamıştı. Kitabı elime aldığımdan beri yavaş yavaş, sindirerek okudum. Tabi ki Eyüboğlu ailesinin yaşamı, bir çok farklı vesile ile birçok kişi tarafından bilinmekte, hele de aileye yakınıysanız zaten kendi aileniz gibi, kimine şahit olduğunuz, kimini şahit olan birinci ağızlardan dinlediğiniz ve bir yerden sonra da sanki siz de oradaymışcasına anılarınızda biriktirdiğiniz hikayeler, kitabı okudukça daha da netleşti, daha detaylandı ve bir de hep başkalarından dinlediğim birçok olayı bir de onun gözlerinden görmek, hissetmek gerçekten farklı bir boyut kazandırdı.
Tamamen farklı bir kültürden gelen, bambaşka koşullarda büyüyen ve yetişen, eğitim alan ve gençliğini yaşayan bir insanın Türkiye’ye, üstelik de o dönemin Türkiye’sine, Türklere, inançlarımıza, günlük yaşantımızdaki bir çok alışkanlıklarımıza, çocuk yetiştirmekten iş hayatına, sağlık ve sosyal yaşamlarımızdan aile içindeki ilişkilere kadar ne kadar büyük bir adaptasyon süreci geçirdiğini ancak anlayabiliyor insan. Dilini bile anlamadığı bu insanların aslında sıcacık kalpleri ve yardımseverliklerinin, yabancı bir kişiye ne kadar değişik gelebileceği, ve hayatını sürdürürken bunlarla baş etmek için neler yaptığını detay detay anlatmış. Üstelik de, kayınpederi Bedri Rahmi Eyüboğlu, kayınvalidesi Eren Eyüboğlu, eşi Mehmet Eyüboğlu, bir çok klasik Türk ailesine göre yurtdışında yaşamış, oldukça entelektüel bir yapıya, çevreye ve derinliğe sahip bir aile olsa da, yine de Hughette Hanım, bir çok konuda yeni yaşamına alışmasının bazen şaşırtıcı, bazen tatlı, bazen komik bazen de düşündürücü yönlerini bir bir anlatmış samimi bir anlatım ile.
Kitabı okuduğumda ise Hughette Hanım’ın iş hayatının detaylarını, Türkiye’deki çalışma hayatını, birlikte çalıştığı değerli Türk Bilim insanlarını ve sosyal sorumluluk adına yaptığı girişimleri çok daha yakından öğrenmiş oldum.
Bence hem Hughette Hanım’ın kişisel yaşantısını, hem de onun fonunda, Türkiye’deki ekonomik ve politik değişiminin de bir resminin çizildiği bu anı kitabını zevkle okuyacaksınız.
Bakın kitabi basan İş Bankası Kültür Yayınları Hughette Hanım için neler yazmış :
Kanada’nın küçük bir madenci kasabasında oturan
15 yaşındaki bir genç kızın mektup arkadaşları arasına Mehmet adında
bir Türk genci katılır. Yıllar süren bu mektup arkadaşlığı giderek
bir aşka ve ömür boyu sürecek bir evliliğe dönüşür. Farklı kültürlere
karşı basmakalıp önyargıları kırarak başlayan bu ilişki, genç
Hughette’i önce ABD’ye sonra da Türkiye’ye götürür. Üstelik
Türkiye’de Hughette kendini, yaratıcı ve birbirine benzemez renkli
insanlardan kurulu
Eyüboğlu ailesinin ortasında bulur. Eşinin akrabaları ve dostları
arasında, Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu başta olmak üzere, dönemin
önde gelen sanat, kültür, edebiyat insanları vardır.
Hughette Eyüboğu bu benzersiz çevreye, kendi mesleğiyle, bir sağlık
sektörü çalışanı olarak katılır. Öğrenmeye olan merakıyla
yeni ülkesini ve girdiği çevreleri ayrıntılı olarak keşfeder,
kültürlerarası köprüler kurmanın inceliklerini öğrenir.
Anılarını, Türkiye’yi ve yakın tarihi hem içeriden hem dışarıdan bir
gözle görebilen bir “yabancı gelin”in penceresinden bakmak isteyenler
için kaleme alır…
Hughette Bouffard Eyüboğlu (1940) Kanada’nın Quebec
eyaletindeki madenci şehri Malartic’de doğdu. 1958’de Laval
Üniversitesi’nin medikal teknoloji bölümünü bitirdi. 1961’de Mehmet
Eyüboğlu ile evlendi. ABD’ye taşınan çift 1966’da Türkiye’ye
yerleşti. 1967’de Laleli Teşhis Kliniği, 1968’de İstanbul
Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Tedavi Kliniği’nin hematoloji ve
onkoloji bölümlerinde çalışmaya başladı. 1976’da Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Farmakoloji Enstitüsü’ne girdi ve burada doktora
derecesi aldı. 1983’te üniversiteden ayrıldı ve sivil toplum
kuruluşlarında çalışmaya başladı. Uluslararası Kadınlar ve Yabancı
Eşler Derneklerinin kurucularından oldu. Gelin geldiği
Eyüboğlu ailesinin sanat ve edebiyat mirasının değerlendirilmesi için önce eşiyle,
sonra tek başına çalışmalar yaptı. Bedri Rahmi Eyüboğlu arşivindeki
mektuplardan derlediği Biz Mektup Yazardık sergisi 2015’te açıldı ve
kitabı yayımlandı.