Empedokles’in dostları – Amin Maalouf

Amin Maalouf’un yurtdışında ‘Unexpected Brothers’ adı ile yayımlanan son romanı Empedokles’ın Dostları çıkınca ilk alanlardan biri oldum sanırım. Hem okuyacak kitabım kalmadığından hem de yazarın neredeyse tüm romanlarını okuduğum ve sevdiğim için heyecanla okumaya başladım. Okudukça şaşkınlığım daha da arttı. Sanki romanı Amin Maalouf değil de bir başkası yazmıştı. Onun her zaman öğretici, geçmiş ile iç içe olan hikayelerinden çok farklı, daha ileriye dönük, daha iyimser ve insancıl bir romanla karşılaştım. Okudukça şaşkınlığım arttı. Bugüne kadar yazdığı tarzın ve içeriğin dışında ama yine her zamanki gibi sade  bir dille ve çok net anlatımları ile söylemek istediklerini anlatmış. Bu roman gerçeklik ile hayal arasında, gelecek ile geçmiş arasında köprü kuran insancıl, romantik ve iyimser bir hikaye anlatıyor bize.

Maalouf, genelde dünyada olup biten hem iyi, hem kötü, hem şaşırtıcı hem de beklenmedik olayları gözlemleyip aktarmayı seçen bir yazar. Bu hikayeyi yazarken de yine eski kültürlerden ve uygarlıklardan, inançlardan etkilenmiş ve işlerin nasıl iyi gitmediğini anlatırken nasıl iyi olabileceğini de umut katarak ifade etmiş. Aslında anlatmak istediği günümüzdeki gidişatın iyi olmadığı, bunu kurtarmak için bir değişime, ihtiyaç olduğu ve  insanlığı kendisinden nasıl kurtarılabileceğini hayalindeki kurgu üzerinden anlatmaya çalışmış. Dünyanın daha iyi bir yere gidebileceğini, daha düzenli ve mutlu bir yaşamın mümkün olabileceğini ve bunun bilimin ve teknolojinin özellikle de bu amaç için kullanılması gerektiğini vurguluyor.

Hikayenin geçtiği gelecekte de neden ABD’nin baskın güç olarak gösterildiğini, daha üstün kişilerin gelip sadece onlarla irtibat kurduklarını  anlayamamıştım. Ancak yazarın bir röportajında dinlediğim kadarı ile bu geleceğin hemen yarın olabileceğini, dünyanın romanda bahsedilen dönüm noktasında olduğu ve o nedenle bugünün durumuna göre bir hayal kurduğundan ve bu hayalin umut taşıdığından bahsediyordu.

Bugüne kadar Aztekler vb birçok uygarlığın yok olduğunu, insanlığın da kendi kendini yok etme yolunda hızla ilerlediğini ve hem teknoloji, hem sağlık  ve fiziksel olarak da çok gelişmiş bir grup insanın ya da kişilerin gelip içinde bulunduğumuz uygarlığı yok edebileceği fikrini ortaya koyup bunu değiştirmenin iyimser bir hayalini kurmuş yazar. Atina Mucize’sinden bahsediliyor ancak o da belli bir zaman dilimi sonrasında yok oldu. Geleceği düşünmek ve tasarlamak ve değişimi başlatmak zamanı geldiğine inanan yazarımız bize iyimser ve duygusal ve insancıl bir hikaye sunmuş.

Biraz da romanın konusundan bahsedelim.
Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir.

Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir…

Tüm dünya bu söylentilerle çalkalanırken, kendilerine Empedokles’in Dostları diyen, son derece gelişmiş bir teknolojiye ve tıp bilgisine sahip bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek üzere çıkagelir. Alec bu insanların kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, içinde yaşadığımız dünyanın çelişkileriyle de yüzleşmek zorunda kalır. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. Alec’in tuttuğu günlük üzerinden, yaşanılan olayları ve etkilerine tarih tarih tanıklık ediyoruz.

Bu dönemleri “mesafeyi koruma çağı” olarak nitelendiren Maalouf, “Son romanım felaketin eşiğindeki bir insanlık hakkında. Roman, gerçekten de uçurumun eşiğinde olan ve büyük bir gemi kazası tehlikesiyle karşı karşıya olan mevcut dünyamız için bir metafordur.” Ancak daha sonra onları düşmekten alıkoyan ve insanlığa – bir bedeli olsa da – yeni bir şans veren bir şey olduğunu söylüyor.

Bence okumak gerek. Güzel bir kurgu ve geleceğe dair umut veren bir hikaye.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir