İstanbul’un Kutsal Nağmeleri Konseri – Kudsi Erguner ve Arkadaşları

Bugün sizlerle çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir sanatçı olan Kudsi Erguner ve hem İstanbul’da, hem de Ankara’da verdiği konserleri hakkında hem bilgi aktarmak hem de çok yakın bir başka arkadaşımın konser hakkındaki çok beğendiğim yorumlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Kudsi Erguner ile tanışıklığımız, ODTÜ’de aynı sınıfta okurken başlayan, hiç bitmeyen, aksine katlanarak artan ve büyüyen bir dostlukla bağlı olduğum eşi Arzu Açan Erguner sayesinde oldu. Ne mutlu bana ki Paris’teki evlerine birden fazla kez misafir oldum ve hem kraliçelere layık ağırlandım hem de samimiyet, dostluk ve sevgileri ile sarmalanıp muhteşem anılarla döndüm. Kudsi2nin sanatçılığını yeniliklere olan eğilimini eski ile yeni arasındaki köprüleri, gençleri eğitmek için sayısız girişimlerini ve dünyaca tanınan bir ney ustası olmasının boşuna olmadığını kendisini tanıyınca daha da iyi anlıyorsunuz.  Mutevazılığı karşısında, onun yarısı kadar sanatçı olamayanların kibir ve kasılmalarını görünce kendisine duyduğunuz saygıyı bin kat daha da artıyor. Kendisi ile sanatı, müziği, inançları ve sanat üzerine ayrı bir söyleşide daha geniş bilgileri paylaşacağım. Şimdi 16 Ekim 2021’de Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) yeni binasında verdikleri konser hakkında önce yine Sınıf arkadaşım Ömer Macit Kumul’un konser izlenimlerini ve gözlemlerini, sonra da CSO’nun konser hakkındaki kendi sitelerindeki genel bilgiyi paylaşmak istiyorum :

Ömer Macit Kumul’un konser izlenimleri:
Dünkü konserde ön sırada oturmanın avantajı ile gözüm sürekli Kudsi Hocamın sihirli parmakları ve ayakları üstündeydi. Sağ ayağını sanırım ölçü ve ritim için kaldırıyor, bazen sol ayak da devreye giriyor. Sağ elin başparmağı ile serçe parmağı neyi kavrıyor. Kendine göre neyi sağ taraftan sol tarafa doğru neyin ucu sol dize desteklenerek çalıyor. Bazı hareketli eserlerde neyin ucu dizden kurtulup neyin yörüngesi de yere dikine hareket ediyor. Ney sanki ritme göre bağımsız hareket ediyor…Toplam 6 ya da 7 sihirli parmak hareketiyle ney kendini tamamen Kudsi Hocamızın iradesine bırakıyor. Sanki ney hocamızla bütünleşip onun bir uvzu gibi senkronize oluyor…( Müzik dinlerken orkestrayı da görüyorsam işin teknik tarafı da dikkatimi çekiyor.)

Bir gözüm de kanun sanatçısı Hakan Güngör’ün üstündeydi. Orkestra’da Kudsi Hoca’nın hemen sağında yer alan Hakan, orkestrada- nasıl derler- 1.keman gibiydi. Gerçekten olağanüstü bir performans sergiledi. Hocamızla göz teması ve mimikler ile anlaştıklarını gördüm. Çıkışta sohbet etme imkanımız da oldu. Kanun çalmak her baba/anayiğidin harcı değil.

Değerli sanat ve bilim insanı Kudsi Hocamızın dün bizlere sunduğu konser …
Daha da ötesi proje…
Hocamızın çok değerli projeleri var. Her biri derin bir bilgi birikimi, araştırma, özverili bir çalışma ve emek ürünü. Bir çeşit ‘inovasyon’ diyorum ben buna.

Kudsi Hocamın projelerini araştırdım. Özne olarak Nazım Hikmet’ ten, Geothe’ye, Schubert’ e kadar, çoğrafya olarak Hindistan’dan Avrupa’ ya kadar, tür olarak Blues dan flemenko’ya kadar inanılmaz zengin bir potansiyel var. Sanatın evrensel dili diyorum ben buna da…

Dün geceki konserde İbranice’ den, Ermenice’ ye, Arapça’ dan, Farsça’ya ,Yunus Emre’nin duru Türkçe’sine kadar ilahiler okundu. Farklı kültürlerin farklılıkları değil benzerlikleri, geçişkenlikleri vurgulandı. Buna da ben müziğin evrensel dili diyorum. Aynı zamanda ayrıştıran ötekileştiren değil, birleştiren barışçıl bir dil.

Son olarak Sevgili Arzu’ ya ayıracağım bu bahsi…
Bu projenin ben biliyorum ki o isimsiz kahramanı Arzu’yu da emekleri için kutluyorum.İncelik ve zerafeti  kadar güçlü duruşu ile de hepimize pozitif enerji veren güzel insan, o yoğun yorucu ortamda bize ayırdığı zaman, samimi ilgisi ve incelikli hediyeleri için de kendisine teşekkür ediyorum.

CSO’nun Sitesinden:
İstanbul’un Kutsal Nağmeleri
Kudsi Erguner Ney ve Yönetim
Bora UYMAZ Ses
Mehmet Hamdi DEMİRCİOĞLU Ses
İlhan YAZICI Ses
Safa KORKMAZ Ses
Burak SAVAŞ Ses
Hakan GÜNGÖR Kanun
Hasan KİRİŞ Tanbur
Giannis KOUTİS Ud
Michalis CHOLEVAS Yaylı Tanbur
Rıza MİRJALALI Tar
Jacobus THİELE Perküsyon

Tanrı aşkı, dini heyecanlar ve ayinler, o inançları oluşturan medeniyetlerin güzel sanatlarına da yansır. Bunun bir parçası olan müzikte de kural değişmez.

Lakin mes, kantat, requiem gibi kilise müzikleri zamanla dini kisvelerinden arınıp, evrenselleşerek tüm konser salonlarında dinlenir hale gelmişken, diğer kutsal müzikler çoğunlukla ait oldukları mabetlerle sınırlı kaldılar.

Buradan hareketle doğan İstanbul’un Kutsal Nağmeleri projesinin ilk amacı, Batı müziğinde olduğu gibi, değişik inançların zengin repertuarlarını da salt birer sanat eseri olarak dinleyiciye sunmak.

Bunun yanı sıra, İstanbul’da asırlar boyudur süregelen dini ve kültürel etkileşimin altını çizmek, paylaşılan ruhani zevkin dil, din gibi farklılıklarının ötesinde olduğunu göstermek, Müslüman, Rum, Yahudi ve Ermenilerin farklı dillerde de olsa, aynı makamlarla eserler bestelediklerini hatırlatmak.

Zira, özellikle XVII. yüzyıldan itibaren musiki ve şiire destek veren, hatta neredeyse tümü şair, bestekar olan padişahların sarayları ile Mevlevîhaneler, sadece Müslümanların değil, her dinin mensubunun yetiştiği birer müzik okuluydu. Angeli Efendi, Zaharya, Asdik Ağa, Moşe Faro, Tanburi İsak Fresco Romano, Hamparsum Limonciyan, Tatyos Efendi, Nikoğos Ağa, Bimen Dergezeryan, Leon Hancıyan, Yorgo Bacanos gibi yüzlerce müzisyen kiliseleri ve havraları için besteledikleri eserlerin yanı sıra günümüzde Türk Müziği olarak adlandırılan Divan edebiyatının şiirlerini de müziğe uygulamışlar, hatta aynı melodilere kendi dillerinde sözler ekleyerek, okumuşlardı. Neyzen Yusuf Paşa’nın meşhur segâh peşrevi İbranice ilahilere nağme olurken, Uri Uri adlı beyati makamındaki İbranice havra müziği İstanbul tekkelerinde de geçilmişti.

Bu paylaşım sadece eserlerde değil, icrada da vardı. Tiryaki veya Fener Patrikhanesi’ndeki hanendelik görevi nedeniyle Lampadarios olarak da bilinen Petraki Péloponnésien aynı zamanda önemli bir neyzendi. Ortodox rahibi kıyafeti ile başta Galata Mevlevihanesi, tüm İstanbul dergâhlarında Neyzen başı olarak saygı görmüştü. Vefatında dervişlerin Patrik’in izniyle Mevlevi ayini okudukları ve tarikat geleneğine uygun olarak yanında bir ney ile defnedildiği de rivayet edilir. Büyük bestekâr Hamparsum Limoncuyan Yenikapı Mevlevihanesi’nde İsmail Dede’nin öğrencisiydi. Ermeni neyzen ve tanburi Oskiyam’ın yetiştirdigi müzisyen silsilesi ise Mesut Cemil Bey’e kadar uzanır.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir