Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mücadelemizden Vazgeçmeyeceğiz

ODTÜ Mezunlar Derneği’nde aktif olarak görev yapan sınıf arkadaşlarım var. Bu görevler zaman zaman dernek yapısı içinde kaybolup giden, zaman zaman ara verilebilen ancak çoğunlukla da bir amaca, eyleme dönüşebilecek ve katkı sağlayan bir çalışma proje haline dönüşüveriyor. İşte tam da bu konuda sınıf arkadaşım Özlen Çelebi ile sohbet sırasında bana yeni bir oluşumdan bahsetti ve sizlerle paylaşmadan edemedim. Bana konuyu öyle bir aktardı ki bu kadar büyük, derin ve yaralarla dolu bir konu, bu kadar güzel özetlenebilirdi. Tabi ki Özlen bu konuda yalnız değil ve çok değerli akademisyenler, mezunlar da bu oluşumun önemli birer bileşeni.  Özlen’in bugüne kadarki çalıştığı eğitim kurumları, projeler, kitapları ve uluslararası projelerdeki katkılarını anlatmaya kalksam sayfalar tutar ama onunla ilgili söylenmesi gereken birkaç kelime ise; işinde titiz, hassas, sorumluluk sahibi ve tam da taşı altına elini koyan, çözüm odaklı ve iş bitirici aydın bir kadın akademisyen, ülke çıkarları doğrultusunda çalışmaktan yılmayan akılcı, sağduyulu ve duyarlı bir ‘Cumhuriyet Kadını’.

Ona, bu oluşumdan bahseder misin, nasıl oluştu ve neyi amaçlıyor diye sordum. İşte onun ağzından aynen aktarıyorum:

ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (TCE) Komisyonu 2019 yılının ilk aylarında bir hareket olarak başladı. ODTÜ Mezunlar Derneği (MD) (Ankara) olağanüstü bir genel kurulun ardından yeni işbaşına gelen bir yönetim kurulu ile pandemi sürecini, türlü sıkıntıları, en çok da mali sorunlarını atlatmaya çalıştığımız sıkıntılı bir dönemi yaşıyordu. Çeşitli gruplar sık sık bir araya geliyor, sorunlara çözüm arıyor, üyeler olarak bir çoğumuz Derneği yeniden nasıl güçlendirir, ayağa kaldırırız diye kafa yoruyorduk. Bu toplantılar sırasında benim gibi bazı arkadaşlarımızın da dikkatini çeken, üyelerimizin çok gergin olduğu, konuşmaların ve yazışmaların sık sık tartışma çizgisini aşıp neredeyse kavga ve hakarete vardığı, kısır bir döngünün hatta, bir şiddet sarmalının içinde bocalamakta olduğumuz, sorunlara çözüm üretemediğimizdi. Bir akşam gruplarda bir fotoğraf paylaşıldı. Bu fotoğrafta o dönemin YK başkanı ve Derneğimizin bazı üyeleri bir masa başında oturuyorlardı. Eee bunda ne var diyeceksiniz?  Olan değil olmayan, daha doğrusu fotoğrafta eksik olan beni ve birkaç arkadaşımı harekete geçiren son damlaydı: Bu fotoğrafta bir tek kadın üyemiz bile yoktu. Alışılagelmiş bir şekilde, erkek üyelerimiz YK Başkanı ile buluşmuş ve dernek sorunlarını “aralarında” konuşmuş, bir de fotoğraf çektirip paylaşarak kendi gruplarına mesajlar vermişlerdi. Tüm söylemler şiddet doluyken bir grup erkek üyenin bu fotoğrafı üzerine bir çağrı metni yayımlayarak Derneğimizin sorunlarına toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinden hareketle dahası, dilde ve eylemde şiddetsizliği sağlamak amacıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve ‘Şiddetsizlik Hareketi’ni oluşturdu. İlk toplantımız iki erkek on sekiz kadın üyemizin katılımıyla gerçekleştirildi. Tüm toplumu kara bir delik gibi içine çeken şiddetle mücadele edebilmek, bu mücadeleye Derneğimizi güçlü bir şekilde katabilmek, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda Derneğimiz üyeleri arasında bir farkındalık oluşturmak, var olan farkındalıkları çoğaltabilmek, Türkiye’de de dünyada olduğu gibi uzun yılların mücadelesinin kazanımlarını ileriye taşıyarak toplumsal cinsiyet eşitliği yolunda Derneğimizin de sağlam adımlarla ilerleyen bir sivil toplum aktörü haline gelmesini sağlamak hedeflerimizdi. 

Bir süre sonra Derneğimizin Tüzük ve kurumsal yapısına uyum gerekliliği nedeniyle hareketimiz bir komisyon yapısına dönüştü. Yukarıdaki ilkeleri içeren bir yönergemiz var. Geçen süre zarfında EŞİK Platformu’nun aktif bir üyesi olduk. İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çıkarılmaması için sesimizi yükselttik. Bu talihsiz gelişmenin önüne geçemedik ama İstanbul Sözleşmesi’nden ve TCE kazanımlarımızdan vazgeçmediğimizi, vazgeçmeyeceğimizi her fırsatta dile getiriyoruz. Komisyonumuzun değerli üyelerinden Prof. Dr. Umut F. Beşpınar ile bir farkındalık atölyesi, hocamız Prof. Dr. Feride Acar ile İstanbul Sözleşmesi üzerine bir söyleşi, Uluslararası Göç Örgütü ile kadın göçmenler ve kadın hakları üzerine bir söyleşi, Uçan Süpürge ile iş birliği içinde ve TCE konusunun işlendiği film gösterimleri ve söyleşileri, Kadın Emeği Panayırı düzenledik. Değerli hocamız Prof Dr. Yıldız Ecevit ve Doç. Dr. İlknur Yüksel Kaptanoğlu ile Kişisel Olan Politiktir başlıklı kitabı ve içinde yer alan çalışmaları konuştuk. Kadın cinayetlerini basın bildirileriyle kınadık. Ama, olumlu olana da vurgu yaptık bazen. Örneğin 8 Mart etkinlikleri dahilinde 8 başarı öyküsü dinledik kadınlarımızdan. Bu söyleşi ve videolar Derneğimizin YouTube hesabında bulunabilir ve seyredilebilir. Bu sene Turuncu Günler için 25 Kasım-10 Aralık tarihleri arasında yine söyleşilerin, sanatsal etkinliklerin olacağı etkinlikler düzenliyoruz. Programa Derneğimiz web sayfası ve sosyal medya hesaplarından ulaşılabilir. 

Bu zaman zarfında gördük ki, TCE konusunda büyük bir körlük ve şiddet konusuna dair büyük bir duyarsızlık içindeyiz. Her ikisiyle de mücadele etmek çok zor. Ama işte, tam da bu nedenlerle mücadele etmek zorundayız. Çünkü TCE ve şiddet özünde bir insan hakları meselesi. Herkesin eşit ve özgür yaşayabileceği, kendi olabilirken başka canlara da saygı göstereceği, ölmeden, dövmeden, sövmeden var olabileceği bir yaşamı, bir düzeni isteyenlerin meselesidir TCE ve şiddetsizlik meselesi. O yüzden, hangi cinsiyetten olursa olsun, etnik, ulusal, dini mensubiyeti, yaşı, mesleği, eğitimi ne olursa olsun, insan olarak eşitlik temelinde var olabilmenin yoludur TCE ve şiddetsizlik yolu. Bu meselenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir mücadeleyle yürütüldüğünü, politik bir duruş demek olduğunu, çevresel sorunlar başta olmak üzere vahşi kapitalizmin bize dayattığı, üzerimize yıktığı tüm sorunlarla birlikte ele alınması gerektiğini unutmamak gerekir. Yani, aslında mesele çok boyutlu, katmanlı ve hepimizi ilgilendiren bir insan hakları meselesidir. Bu meselenin çözümü için elbette bugüne kadar en çok kadınlar mücadele etmiş olmakla birlikte erkekler de kadınlarla omuz omuza durmadıkça kalıcı, gerçekçi, adımların atılabilmesi zorlaşır. Bizim de TCE ve Şiddetsizlik Komisyonu olarak hedefimiz, ODTÜ mezunları ve özellikle de MD üyeleri arasında bir farkındalığı güçlü bir şekilde sağlamak ve ODTÜ’lüler olarak farkımızı bir kez daha ortaya koymaktır. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği meselesi bir insan hakları meselesi olarak top yekün, her alanda ve hepimizin el ele vermesiyle çözebileceğimiz bir meseledir. Bu meselede her birimizin katkısı önemli, değerli ve vazgeçilmezdir. Mücadelemizi şiddete başvurmadan hatta, tam tersine dilde ve eylemden kaçınarak yürütmek de en önemli yöntemsel hedefimizdir.

Tüm ODTÜ mezunlarına çağrımızdır: Gelin TCE mücadelemizi birlikte yürütelim, kazanımlarımızı birlikte koruyalım, şiddetsiz bir dünyanın olanaklı olduğunu gösterelim. Gelin geleceğimizi birlikte oluşturalım, değişimi birlikte gerçekleştirelim. Söyleyecek sözümüz var ve söylediklerimizi yapacak gücümüz olduğuna da biz inanıyoruz. Siz de inanırsınız dileriz ve bize katılırsınız.

Özlen Çelebi hakkında biraz bilgi vermek isterim:
Ankara’da doğdu, okudu, çalıştı ve halen orada yaşıyor. ODTÜ İİBF Siyaset Bilimi Kamu Yönetimi Bölümü’nde Lisans, ODTÜ İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Yüksek Lisans, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler A.B. Dalı’nda Doktorasını tamamladı. Ankara Üniversitesi SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Araştırma Görevlisi, Hacettepe Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. Birçok kamu ve vakıf üniversitesinde Türk Dış Politikası, Uluslararası Göç Politikaları, Uluslararası İlişkiler Kuramları başta olmak üzere çeşitli dersler vardı. Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı gibi kamu kurumlarında uluslararası zorunlu göç alanlarında danışmanlık yaptı. Sivil toplum örgütlerinde çalıştı. Öğrenciler ve geleceğin asistanlarının yetiştirilmesini önemsedi. Tezlere danışmanlık yaptı, kitap ve makaleler yazdı. En çok eşitliği ve özgürlüğü savundu. En çok herkesin eşit yaşayabildiği, özgür ve müreffeh olduğu, tüm canlara sevgiyle yaklaştığı bir dünya hayal etti ve umudunu hiç yitirmedi. Öğrencilerine ne söylediyse öyle yaşamaya, kızını da öyle yetiştirmeye çalıştı. Üniversiteden ayrıldı ama, ülküsü uğruna çalışmaya devam ediyor.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir